Yedi Güzel Adam Paris’te
Rasim Özdenören
is Yunus Emre Enstitüsü “Yedi Güzel Adam” hakkında konuÅŸmak üzere beni davet ettiÄŸinde oralarda Yedi Güzel Adam'a ilgi duyulabileceÄŸi aklıma gelmemiÅŸti. Enstitünün nazik ve iÅŸini seven müdürü Ahmet Bakcan ilgi hususunda kaygılanmamamız gerektiÄŸini söyleyerek bizi ikna etti. Ben de ona, bu durumda sohbetin canlı geçmesine sorularıyla katkı saÄŸlamak üzere ÅŸair Hayriye Ãœnal'la birlikte gelmemizin nasıl olacağını sordum. Kabul gördük. Hayriye Ãœnal ile Türkiye'de çeÅŸitli etkinliklerde birlikte bulunmuÅŸtuk. Onun moderatörlüğünü her defasında takdirle andım. Konusuna çalışarak hazırlanarak geliyor. Bu defa da öyle yapacağından emindim. Öyle de oldu. 25 Ekim günü gerçekleÅŸtirilen programda o sordu, ben cevaplandırdım. Zaman zaman da o kendi fikirleriyle katkı saÄŸladı.
O sorular istikametinde kuşak konusuna değindik. Kuşaklar arası ilişkiye değindik. Yeni kuşak üzerine görüşlerimizi belirttik.
Kuşak konusunda bizim temel eğilimlerimizden birini tekrarlama fırsatını yakaladık. Her yeni kuşağın uzak geçmişten kendi dönemine kadar bütün bir edebiyat ve kültür değerlerini tevarüs edeceğini, ettiğini vurguladık: Bu miras yazar onun bilincinde olsa da olmasa da onun mirası olarak ona intikal eder. Yeter ki, miras sahibi kendi geçmişinin bilincinde olsun... Bu durumda biz, nasıl kendi geçmişimizin mirasını tevarüs etti isek bizden sonra gelecekler de bizden kalanları tevarüs edecektir. Bu, kültürel ortamın tevali eden doğasından kaynaklanır. Örneğin ben Divan Edebiyatı'nın, itiraf etmeliyim ki, sıkı ve yakın bir takipçisi olmamakla birlikte kendimde Fuzuli'den, Nedim'den, Şeyh Galip'ten izler görüyorum. Özellikle bazı denemelerimde onlara bulunduğum göndermelerin işe yaradığını görüyorum.
Bu arada Hayriye Hanım'ın sorusu üzerine bizim ve öteki arkadaşlarımızın edebiyat anlayışları ve tutumları üzerine olan kanımı paylaştım. Diğer şair arkadaşlarımın, Alaeddin Özdenören olsun, Cahit Zarifoğlu olsun, Erdem Bayazıt veya Akif İnan olsun karmaşıktan sadeliğe, sadelikten de daha sade olana doğru yol alırken; benim öykülerimin karmaşık olandan daha da karmaşık olana bir seyir izlediğini belirttim. Bu da benim edebiyat anlayışımla ilgili bir özellik olarak dışa vurdu. Ben, ifade etmenin bir tür örtbas etme işi olduğunu söylüyorum.
Hayriye Ãœnal da söz aldığında kimi edebiyatçıların politik iliÅŸkilere yaslanarak ayakta kalabildiÄŸini belirtirken: “Böyle bir ortamda Rasim Özdenören, ülkemizde metniyle, kalemiyle, öyküsüyle Türkçe'ye mal olmuÅŸ bir edebiyatçımızdır” diyerek bizi mahcup etti.
Program için bize tahsis edilen Ulusal Kitap Merkezi 'nin (CNL) salonu küçük, fakat sıcak ve doluydu. Paris Yunus Emre Enstitüsü Müdürü Ahmed Bakcan, Türkiye'nin Paris Büyükelçiliği Eğitim Müşaviri Ziya Yediyıldız ve Paris Basın Müşaviri Kamil Efil ile çok sayıda Türk ve Fransız davetli programda hazır bulundu. Özel mazereti nedeniyle programa katılamayan İrşat işleriyle görevli Gülizar Zenginhanımefendi gönderdiği çiçek demetiyle bizi ihya etti.
Bir boş günümüzde Ahmet Bakcan'ın rehberliğiyle Paris kazan biz kepçe nerdeyse dolaşmadığımız yer kalmadı. Versailles (Versay) Saray Bahçesi'ne bile birkaç saatimizi ayırabildik. İtiraf etmeliyim ki, Hayriye Hanım'ın harika gözlem merakının ve bize refakat eden eşimin yardımı olmayaydı ben o kadarını göze alamazdım.
Programın düzenlenmesine emek veren YEE Paris Müdürü Ahmet Bakcan'a ve ekibine candan teşekkürler...
Kaynak: Yenisafak.com
Henüz yorum yapılmamış.